Çarşamba, Nisan 05, 2006

gece-gündüz, ying-yang, o-ben..


Yılların öğrencilik alışkanlıklarından kolay vazgeç-e-miyor insan. Hoş, biraz da "maya" var tabii işin içinde, ben çoook eskiden de böyleydim. Tuhaf tuhaf konuşmayayım da derdimi söyleyeyim, ben bir "gece insanı"yım efendim. Özetle, gece yatmayı, sabah da kalkmayı pek sevmem. Sevmem. O kadar. Uyumayıp öyle çılgınlar gibi gecelere, eğlencelere filan da akmam. Uyumam yalnızca, geceleri kendimi daha iyi, daha verimli hissederim. Sabahları nemrut olurum sonra, uyanırım ama onbeş dakikadan önce yataktan çıkamam. Buna rağmen yorgun argın eve döndüğümde bile, erken yatmamak için direnirim. Böyle de kılım işte. (Yeni bir bilgi değil.)

Kuzusarması da tam bir "gündüz insanı"! Ona kalsa gece onda yatar, sabah beşte kalkar; ütüsü, duşu, kahvaltısı, herşeyiyle yarım saat, bilemedin kırkbeş dakikada hazırlanır; altıda işte olur! Altı ya.. "İnsan dediğin medeni bir yaratıktır, sabahın altısında sokakta ne işin var, sen sokak kedisi misin" diyorum, dinletemiyorum. Dinlemiyor. Dinlemez. O da kıl. (Yeni bir bilgi değil.)

Bir gece insanı ile bir gündüz insanının evliliği, kelimenin tam anlamıyla, evlere şenlik oluyor tabii. "Yatmayalım-kalkmayalım"lar "yatalım-kalkalım"larla savaşıyor. Bir diğer savaş da "sen de benimle yat-ma-/kalk-ma-" arasında tabii. Ben "yine yattın tavuk gibi, hiç bir filmin sonunu birlikte izleyemeyecek miyiz, yatmaa" derken, beyefendi de "uyumadan önce son gördüğüm şey başucundaki kuzu mu olacak hep, hadi yat" diye söyleniyor. Ya birimiz uyuyarak oturuyor, ya da diğerimiz uyanık yatıyor. Olacak iş değil!

Sonunda biz de sıkıldık bu durumdan ve sözsüz bir barış imzaladık. Şöyle ki: akşam -ben uyuyamasam da, kuzusarmasının istediği gibi- erken yatıyoruz, -kuzusarması uyanmış olsa da, benim istediğim gibi- geç kalkıyoruz. :) Orta-k- bir yol, hem daha çok dinlenebiliyoruz böylece. Misss..

Doğal olarak yataktan önce kalkan ve hazırlanmaya başlayan ben olmuyorum. :) Ben bu organizasyonun "beş dakika daha" diye ağlayan kısmıyım. Her sabah işe taksiyle giden kısmı. Bir gün de geceden hazırlasaydım kıyafetimi diye hayıflanan kısmı. Tembel kısmı. Mızmız kısmı. Ben sabah kalkma organizasyonun hatun kısmıyım. Ve bundan hiç şikayetçi değildim. Bu sabaha kadar!

Bu sabah bir şey oldu, kuzusarması bana resmen tuzak kurdu! "beş dakika sonra kalkacağım, valla" dediğimde, "tamam kuzu, içerideyim, kontrol ediyorum ama seni bak, ona göre" dedi ve gitti. Ben de kendisine güvenip uyudum, ooh hem de ne uyumak! Meğer gidiyorum deyip gerçekten gitmiş adam! Ben uyandığımda, ofisinde günün ilk kahvesini çoktan içmiş, gazetelerini okumuştu bile. Hain! Kendince bana ders verdiğini düşünüyor herhalde! Bu davranışı barış anlaşmamızın ihlali sayıyor ve savaşın yeniden başladığını belirtmek istiyorum. Görelim bakalım el mi yaman, bey mi..

"Sabahları uyandırılmaktan hoşlanmıyorum" derken haftasonlarını kastetmiştim tabii ki, karşıma bu savunma ile gelecek sokak kedilerine duyurulur.

2 Comments:

At 17/4/06 22:38, Blogger simiole paris carnet said...

sevgilime de okudum yazini, nasil gulduk anlatamam...pek bir tanidik geldi de.

cok sevgilerimle.

ps. bu arada bana taaa ne zaman yolladigin o ayakkabi sitesi var ya, ben hala orda kaldim. hain seni.

 
At 19/4/06 00:35, Blogger rahel said...

çok bencilce biliyorum ama yalnız olmadığımızı bilmek güzel! :)

ayakkabılara gelince.. sen de az akıtmıyorsun ağzımızın suyunu. hakkını yiyemeyiz. :) hain seni.

 

Yorum Gönder

<< Home