ya beni aldatıyorsa?
Yıllar önce posta kutuma düşmüş "fwd" bir mektupta vardı. Aslında böyle mektupları sevmem, okumam, hatta gönderenleri kara listeye alırım. :) Ama bunu her nasılsa açmış ve okumuştum işte. Bir erkeğin ağzından yazılmış "kadınlara mesajlar" listesi idi. Uzun. "Sana güzel olduğunu söylüyorsam güzelsindir, ikinci kez sorma" tarzı manasız mesajlarla dolu. Tam silmek üzereyken gördüm o cümleyi: "Annemin yemeklerini senin yemeklerinden daha çok seviyor olmam, seni aldatıyor olduğum anlamına gelmez." Hadi ya! Sen öyle san! Öyle bir gelir ki! :)
Ben hiç öyle tini mini bir kız olmadım, hep etine ve özellikle buduna dolgun :P, boğazına düşkün ve tembel bir tiptim, kabul ediyorum. Ama eski arkadaşlarımın beni tanıyamayacakları kadar kilo almamın tek sebebi bu Kuzusarması insanı ve onun çok becerikli annesidir! (evet, artık benim de annem, n'oolmuş)
Aileleri geride bırakıp İstanbul'a geldiğimizde henüz evli değildik. "Benim" olduğunu sandığım, ama bir gün ansızın "bizim" olduğunu farkettiğim :) küçücük fıçıcık evimizde her akşam yemekler pişirdim ben. Ama ne yemekler! :) Mahallenin manavının "bozuğun yoksa boşver abla, her gün uğruyorsun zaten"leri o akşam yemeklerinden, fırının -harbi- Laz sahibinin Kuzusarması'nı her görüşünde "canum kardeşum" diye sarılıp öpmesi ise o dönemin uzun pazar kahvaltılarından armağan bize. :) O zamanlar ağır işçiydim üstelik, daha uzun saatler ve daha çok çalışıyor, sık sık ofis dışında işlerle -adliye vs.- uğraşmak zorunda kalıyordum. Biraz annemi örnek aldığımdan, biraz da Kuzusarması'na şov yapmak istediğimden sanırım, yine de her akşam soframız hazırdı.
Bu arada sürekli bir erkekle yemek yemenin en kötü tarafı, ne kadar yemek yediğini asla fark edememen. Erkekler -en tıfılı bile- o kadar çok yemek yiyorlar ki, onlardan daha az yiyince az yediğini sanıyorsun. Halbuki onlar anormal yiyor, sen de çok yiyorsun! :)
Neyse, ben de öyle çok hamarat bir kadın değilimdir olmaya, yemek yapmaya ilgim var sadece. Dünya mutfaklarını (Bamsı'nın deyişiyle "zödöflü bödöf" yemeklerini) sevdiğim kadar Türk mutfağını da seviyorum, füzyonu da. Okuyorum, araştırıyorum, pişiriyorum, güzel de oluyor üstelik. Akşam yaprak sarması koymuşsunuz sevgilinin önüne, güveçte kuzu pişirmişsiniz. Ya da ıspanaklı tortellini, ya da suşi, ya da et konsome, ya da en güzelinden bir çilingir sofrası kurmuşsunuz. Kabak tatlısı yapmışsınız, tiramisu, sütlaç, parfe... Herhangi biri ya da hepsi, hiç farketmez, Kuzusarması hepsi için şöyle der: eline sağlık! Pişirdiğim şeyin zorluğu, lezzeti filan hiç önemli değildir, hemen hepsinden aynı miktarda yer ve kalkar. (En büyük iltifatı da eve girerken "yine kokutmuşsun ortalığı" demektir ki bu tamamen başka bir hikaye!)
"İyi de ne var bunda" diyebilirsiniz. Sorun şu, bizim evde ne kadar pişirirsem pişireyim dökülmeyen, hatta koca bir tencere yaptığımda bile o akşam biten, Kuzusarması'nın gözünde mutluluk ışıkları yakan, yemeğin sonuna kadar iltifat yağmuru yağdıran tek yemek var: nohut! Yine "ne var bunda" diyenlere şöyle sesleniyorum: Bir tek nohut pişirmeyi Kuzusarması'nın annesinden öğrendim ben! Annesinin tarzında pişirdiğim tek şey nohut. :) Şimdi ben aldatılmıyorum da ne oluyor?!
O kadar ki, yıldönümümüzde "ama evde nohut var" diye dışarı çıkmak istememişti bu adam! :) O zamandan beri ben de her özel günümüzde -yaz kış hem de- nohut pişiriyorum. Adına da "kutlama yemeği" diyorum. Taş değil kayalar fırlatıyorum, adamda tık yok. Kadın örgütleri, toplanın ayol, yardım edin, göz göre göre aldatılıyorum! :)
Buraya kadar sıkılmayanlara kısa bir öykü daha: Kuzusarması küçücükken bir gün çok acıkmış, evdeki zeytinyağlı biber dolmasını "solucan gibi parmaklarıyla" -büyükler öyle anlatıyor :)- çatalsız filan tutup yemiş. Ondan sonra biber dolması Kuzusarması'nın en sevdiği yemek olarak kalmış akıllarda.
-Kuzusarması, bugün en sevdiğin yemek var, yaşadın.
-Köfte patates mi? :)
-Hayıır, en sevdiğin.
-Makarna mı? :)
-Aaaa, en sevdiğin diyorum..
-Ne?
-Biber dolmasıııı.
-Yaşasın, en sevdiğim yemek?? :(
Ben bir gün biber dolması pişirdim, yedik yemeği dışarı çıktık. Bizimkinin aklına bir yaramazlık yapmak geldi, annesini arayıp günlerdir dolma yemediğini, kendisinin dolmasını çok özlediğini söyledi. Yanımda. Gülerek. Meğer o sırada kayınvalidem bir tencere dolma pişirmiş, yemeğe oturmak üzerelermiş. Kadıncağız ağlaya ağlaya dökmüş tenceredeki dolmaları, yememiş, yedirmemiş de kimseye. :) "Anne ne yaptın, şaka yapmıştı sana, biz o gün beraber dolma yemiştik" dediğimde "o benim dolmamı istemiştir, sen de anne olunca anlarsın" demez mi?! :)
Yok.. Valla, göz göre göre aldatılıyorum!
*** Tüm fotolar canımın içi annemin öylesine hazırlayıverdiği bir sofradandır. Ben yapmadım.
8 Comments:
bak işte bu konuda şanslıyım..kocam bana yemek sonrası "Nasıl olmuş?" sorusunu yasakladı..hepsi birinden çok güzelmiş..ve hiç anneyle kıyaslanmıyorum.. tabi bazen malatya yöresine özel bazı lezzetler özleniyor ama idare ediyoruz..
benim aldatılma konusunda asıl problemim başka...belki ben anne yemekleri ile aldatılmıyorum ama dışarıda baklava, kadayıf ile aldatılıyorum.. hanigisi daha acı..dışarda tanımadığın ellerle mi? anne eli ile mi?
en sevdiğim yemekler konusunda da tansu ile benzeşiyoruz ya artık birşey demeyeceğim: dolma ve nohut.
aysegul...
Canim ne guzel anlatmissin ya, valla hamilelik hormonlarim depresip hem guldum hem agladim (niyeyse artik). Benim adam da zavallim ne yapsam yiyen ve ustune de beni 'iron chef'lerle kiyaslayan bi adam. Zavallimin annesi tabi haliyle Alman olunca (ne kadar zengindir Alman mutfagi dusun yani) bir de yemek yapmayi sevmeyen, bilmeyen biri olunca e tabi ne yapsam benim adama bayram yemegi gibi oluyor. Ayran, cacik, simit, manti, dolma, karniyarik diye olup biten benim guzel Almanim, zeytin ve beyaz peynir de yedirdim mi Hans degil Hasan olcak yakinda.
lmp,
malatya yemekleri deyince akan sular durur. :) içtenlikle sorunun cevabını veriyorum, anne eliyle daha acı! valla.
ayşegülüm, yavru kuşum,
erkek kuzusarmasısın sen. bıktım ikinizden de! :D
aça,
sen pek beceriklisin yahu, tammo (pardon hans :P) değil osman olsa farketmezdi. :) sen hep gül ama, başlatmasın o hormonlar da!
beklenen yorum yok tabii hala! :)
beklenen yorum benden değil herhalde :) nerden maydonoz oluyorsam artık.... valla ne diyeyim ilk evlendiğimiz yıl kocama kendi ellerimle "sucuklu taze fasülye" yapmamın akabinde beni "canım bütün gün çalışıyorsun bir de mutfağa girip yorulma" dediği için ve benim de işime geldiği için Anne eli ile altatılmayı hak ediyorum sanırım...
Hehe, cok guldum yaziniza. E ben de annemin yemeklerinin ustune tanimam (tabi ben bayanim o ayri). Siz de muhtemelen oylesinizdir. Bence siz geceleri kocanizin kulagina "en lezzetli yemekler karinin yemekleri" diye fisildayarak beyin yikmaya baslayin.
yaziyla hic bir alakasi olmayan bisey soylemek istiyorum rahel. su siralar en cok dinlediklerim diye bir link koymussun ya yanlislikla tikladim iyikide tiklamisim:) portheco, albumu alinasi bir kesif. haberim yoktu sayende oldu. tsk.
ülkem,
kimse bu acıyı haketmiyor! :P bu haftasonu istanbula gelen kayınvalideme nohut pişirecek kadar azıttım ben bu arada. :)
pratik anne,
açalya'da linkinizi gördüğümden beri takipçinizim, söylemeden geçemeyeceğim. beyni meyni yıkanmaz bu adamın, bir gece önceden suya yatırsam, çamaşır suyu/kosla kullansam farketmez. yine de teşekkür ederim. :)
özde,
süperler onlar, ben demiyorum, ny times diyor! :) beğenmene sevindim.
Yorum Gönder
<< Home