Pazartesi, Ekim 02, 2006

neden çalışıyorum?

İnsanın kendine yaptığı en büyük kötülük çocukluk hayallerini/hedeflerini hayata geçirmeye çalışmak olabilir mi acaba? Sen büyürsün, hedefler küçülür. Sen büyürsün, hayaller uzaklaşır. Sen büyürsün, onlar sevimsizleşir.

Çünkü "sen" değişirsin. O hedefler değişmez..

Kendimi bildim bileli hayatımın sonuna kadar okuyacağıma inandım ben. Başka bir olasılığı düşünmedim bile. Ne iş yaparsam yapayım, bir yandan da okuyacaktım. 70 yaşında bir nine bile olsam, torunlarıma "tutun şu bastonumu" diyecektim, "sınava girerken şık durmuyor". :) Bu ruh haliyle herhalde, çocukluğumdan beri girebileceğim her sınava girip, kazanabileceğim her okulu kazandım. Okudum, lisans bitti. Sonra Kuzusarması dürttü beni, "hadi yüksek lisansa giriyoruz" diye. Onu da okudum -k-. Ne zaman ki tez aşamasına geldim, "bir dakika" dedim, "bir dakika ya". Bir an -o an- farkettim ki, ben artık okumak istemiyorum.

Önce yıkıldım. Nedendi ama? Ne olacaktı bunca yıldır çizdiğim o çok bilmiş kuzu imajım? Hani hep okuyacaktım?! Sonra yüzleştim. Ne bahane bulursam bulayım, ben artık sınanmak, bir grup insanla yarışmak, yeterince inanmadığım insanlara "hocam" demek istemiyordum. Vazgeçtim. Okumayı bıraktım. İşte itiraf ediyorum: O kadar sevmiyorum ki okulu, okula gitmeyi; çok sevdiğim sinema üzerine bile eğitim almaktan kaçıyorum şimdi, keyiften derse dönüşür de, ondan da nefret ederim diye. :)

Neden çalıştığım sorusuna gelince, cevabı "başka bir türlü bir hayat bilmediğim için" olabilir. Evde hep çalışıp didinen, işini seven iki insan vardı örnek aldığım. Üstelik devam ettireceğim bir aile işletmem, bana -ya da onlara- bırakılmış yüklüce bir miras da yoktu. Çalışacaktım, hem de hayatımın sonuna kadar. 70 yaşında bir nine bile olsam, torunlarıma "tutun şu bastonumu" diyecektim, "çıtırlarla toplantıya girerken şık durmuyor". :) Aslında aldığım eğitimle ilişkili bir işte çalışıyor olmayı seviyorum. Çalışma arkadaşlarımı, yaptığım işi, iş yerimi seviyorum. Ama farkettim ki -yüzleşmem lazım- bir süre, şimdi ya da daha sonra, çalışmadan yaşamak istiyorum. Hiç olmazsa bir süre.
merak ediyorum
Bunu Kuzusarması'na anlattım önce. İşten yorulduğunda işinden bahsederek dinlenen bir insan olarak anlamadı tabii. :) Durumumu kabul etmek benim için zaten zor.. Kolay bir yerden girmeyi denedim konuya sonra. "Bak Kuzusarması" dedim, "şimdi çook çok paramız olsa, hayatımızın sonuna kadar yetecek paramız olsa mesela".. "Eee" dedi gülümseyerek. "Ben çalışmasam olur mu o zaman?". Yine gülerek "olur" diyecek zannettim. Ne gezer! "Kendini neyle/nasıl tanımlayacaksın o zaman?" diye sordu bana. "Ne yapacaksın? Sıkılmayacak mısın hiç?". "Kendimi dinlerim, fotoğraf çekerim, yemek yaparım, kitap yazarım, çocuk bakarım, film izlerim." dedim, "Sıkılmam. Kendimi işimden başka bir şeylerle tanımlama lüksüm var benim". "İstersen 'tabii hayatım' der geçerim ama yalan bu saydıkların, iş değil. İş, insana bir amaç verir, hayatını düzenler" dedi. "Bu isteğini tasvip etmiyorum".

Haklı belki, çok sıkılabilirim, kendimi işe yaramaz hissedebilirim. Ama en azından çocukluk hayallerimin tam tersine "hayatının sonuna kadar çalışmayı istemeyen biri" olduğumu kabullenebilirim. Kendimi böyle de sevebilirim.

Varolmayan bir para ve gerçekleştirmeyi -şu an- düşünmediğim bir hedef yüzünden seninle fikir ayrılığı yaşamaktan vazgeçiyorum Kuzusarması. Artırıyorum üstüne üstlük, şikayet etmeden mutlu mesut çalışıyorum. "Yeni amacın" hayırlı olsun diyorum bir de.

Yine de bir fal kapatsam mı, hı? Bizim falcı hanım T. söyler mi hayallere kaç zaman olduğunu? ;)

Ah bu ben kendimi nerelerde bulsam..

9 Comments:

At 3/10/06 08:30, Blogger La Mariposa Purpura said...

aah ben ne çok sorguluyorum bunları .. daha 2 senelik çalışma hayatımda..üstüne üstlük daha yüksek lisansa gideCEĞİM..yani yolun başındayım...bide şu var bazı insanların vazgeçme lüksü vardır..bazılarının ise yoktur... :D

 
At 3/10/06 10:28, Blogger Tolga Kaya said...

Calisan kadin yorulur, erkegin basina daha az eksir! :P

 
At 3/10/06 11:09, Blogger rahel said...

lmp,
çalışmaktan vazgeçmek lüks, okumaktan vazgeçmek -şu aşamada- lüks değil derim ben. :)

tolga,
bütün yaz -hafta aşırı- tatil yapıp, "bu yazki son tatilimde" diye yazı yazan "erkek" arkadaşların durumu ne olur? kimin başına ne kadar ekşirler acep?! :)

 
At 5/10/06 13:51, Blogger Minnoshi said...

Ben calismamak isteme egilimini gonulden destekliyorum. Calismamak korelmek ve 'yan gelip yatmak' degil ki sadece. Hobileri gelistirip, ortaya bir deger cikaracak sekilde degerlendirmek de mumkun olur. Mesela, sen cok guzel mamalar yaparsin. Kucuk bir bistro acsan ve orada o nefiss mamalardan yine nefiss sunumunla insanlari hos etsen gusel olmaz miydi?

 
At 19/10/06 11:59, Anonymous Adsız said...

Benim karsi oldugum, rahatsiz oldugum ve (insan olarak)icime sindiremedigim calisma sekli "mesai saatli" calisma anlayisi. Yani bizim calisma tarzimiz! Sabah 9:00 aksam 5:30, kendini iyi de hissetsen kotu de bir sandalye uzerinde bilgisayar karsisinda oturmak zorunda olmak. Yani o saatlerde is yerinde hapis olmak! Saat 5:00'ten sonra gozunu saatten ayirmadan ozgurluk anini beklemek! Bu calisma anlayisi insanin yaraticiligini olduren, onu makinelestiren bir anlayis. Kuzusarmasi kusura bakmasin ama ben hayata bu sekilde anlam yuklemeyi anlamsiz buluyorum. O yuzden Rahel'cim sana sonuna kadar katiliyorum. Ben de hayatimin bir doneminde hatta mumkun olsa tamaminda calismamayi arzu ediyorum. Ama bu calismama yan gelip yatma degil! Icinden geldigi gibi, duygularinin, yaraticiliginin seni yonlendirdigi gibi zamani sana ogretildigi gibi gunlere, saatlere, dakikalara bolmeden, bazen gece gunduz durmaksizin bazen de hicbir sey yapmaksizin. Bunun sonunda cikacak is mesai saatleri arasinda yapilan isten eminim her acidan daha degerli ve anlamli olacaktir.

Falci T.

 
At 31/10/06 22:31, Anonymous Adsız said...

Sevgili kızım, gel babanın evine dön, ben seni çalıştırmam, hatta bende işsiz olduğum için bereber vakit geçirecek bir şeyler buluruz. Seni seviyorum öptüm.

 
At 1/11/06 11:07, Blogger rahel said...

Her yoruma cevap yazamıyorum ama buna yazmazsam ölürüm: babacığım çok seviyorum seni, tası tarağı toplayıp dönüyorum, odamı hazır tut! ;)

 
At 15/11/06 10:10, Blogger ulkem said...

sevgili kuzuşiş, benim çoook uzun zamandır içimde dışa vurumu bekleyen düşüncelerime tercüman olduğun için sonsuz teşekkürler... her gün "ben çalışmak istemiyorum hayatı yaşamak istiyorum, kendime vakit ayırmak, yapmak istediğim milyonlarca şeyi yapmak istiyorum... ama.. ama.. para lazım, iş lazım...yarın ne olacak.. güvencem yok ki....diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. ve kadere boyun eğiyorum... baktın kurtuluşun yok bırak tadını çıkar diyorum....öpüyorum....

 
At 18/12/06 18:41, Blogger HMF said...

kuzusarmasinin soyledikleri cok dogru ama benim de gonlumde hep hobi olarak ise gitmek var..para kazanmak zorunda olmadan, her an her istedigini yaparak gerceklesitirilen bir calsima faaliyeti..ne de guzel olurdu misirda zengin dededen kalan yuklu bir miras..:)

 

Yorum Gönder

<< Home