Perşembe, Ekim 18, 2007

referandumlu mim

Arayı valla isteyerek uzatmadım bu kadar! Benim gibi bir garibana çok yüklendiniz. :) Ciddi ciddi vatan millet derdindeyim bu sefer. İnanmıyor musunuz? Olsun, inanmayın, ne yapayım. Şuna baksanıza tipim kaydı çalışmaktan! :)
yamuk
Crick uzun zaman önce sobelemişti beni. Canım benim, izin verirsen günün anlam ve ehemmiyetine uygun olarak kitabımın 187. değil, 232. sayfasını paylaşacağım sizinle. Okuyun, olur mu? :) Otostopçu, Evrenin Sonundaki Restoran'da Douglas Adams şöyle diyor:

"En önemli sorun -ya da önemli sorunlardan biri, çünkü bir sürü en önemli sorun vardır- halkı yönetmekle ilgili en önemli sorunlardan biri, bu işin kime yaptırılacağını bulmaktır. Daha doğrusu halkı, kendilerini yönetmesine izin vermeleri için ikna etmeyi başaracak birini bulmaktır.

Özetlersek: İyi bilinen bir gerçektir ki, halka hükmetmeyi en çok isteyenler, ipso facto* bu işi yapmaya en az uygun olanlardır. Özeti özetleyecek olursak: Kendisinin Başkan yapılmasını sağlayabilecek kişilerin bu işi yapmasına hiçbir surette izin verilmemesi gerekir. Özetin özetini özetlersek: Halk bir sorundur.

Ve karşılaştığımız durum şudur: Bir dizi Galaktik Başkan, iktidarda olmanın eğlencesi ve boş telaşından öylesine hoşlanmışlardı ki, iktidarda olmadıklarını neredeyse hiç farketmemişlerdi.

Ama onların arkasındaki gölgelerin içinde bir yerlerde kim vardı?

Hükmetmek isteyenlerin hiçbirinin hükmetmesine izin verilemiyorsa, bu işi kim yapabilirdi?"
*Latince: yalnızca bu nedenle

Görüyorsunuz işte, ister İngiliz, ister Türk olun, ya da galakside herhangi bir yerde olun, bazı sorunlar her yerde aynı. :D Biliyorsunuz hepiniz, ben bu bloga -Kuzusarması'na takılmak hariç ;)- pek ciddi şeyler yazmıyorum. Çünkü benim hayatım zaten ciddi adamlarla -Serkan hariç, çalışmayı bu kadar eğlenceli hale getirebilecek kaç adam vardır bilmiyorum-, ciddi konular konuşarak geçiyorum. Bu seferlik kendi koyduğum kuralı, kendim bozuyorum. Sizi, hayatımda görmediğim, bir daha da göremeyeceğim düzeyde bir saçmalığı -bu konudaki fikriniz ne olursa olsun- oylamaya davet ediyorum. LÜTFEN BU PAZAR, OYUNUZ NE OLURSA OLSUN, SANDIK BAŞINA GİDİN. Oy vermek yalnız bir hak değil, aynı zamanda bir vatandaşlık ödevidir!

Kutuplaş-tır-maya, "siz-biz-onlar"a, "onlardan değilsen bizdensin"lere -değilim, zorla mı!- katlanamıyorum. Halkın kendisine verilen her yetkiyi almak isteyeceğini biliyorum ve anlıyorum. Ama yetkilerinin yeni anayasa taslağı ile nasıl değişeceğini bilmediğim bir cumhurbaşkanını seçmek isteyip istemediğimin bana "şimdi" sorulmasını anlamıyorum. Bir sürü insanın havaalanlarında çoooktan oy verdiği bir değişikliğin, hiç böyle bir şey olmamış, ilk defa bu pazar oylanacakmış gibi değiştirilmesini anlamıyorum (11. cumhurbaşkanı garabetini değiştirdiler malumunuz). (Kimse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmazsa, sen ve vekilin olarak ben başvuralım mı özi???) Referandumun konusunda teklik ilkesinin hiç konuşulmamasını anlamıyorum. Suçlunun kim olduğunu bilmesem de, faturanın benim gibi düşünenlere çıkacağını biiyorum.

Bu arada, sık karşılaştığım bir soruya açık cevap: Ortalıkta dolaşan "katılım %50'nin altında kaldığında referandumun iptal edileceği"ne dair mailler, tamamen yanlış bilgiler içeriyor. Söz konusu kural yalnızca Avrupa'da, yanılmıyorsam iki ülkede mevcut. Yani oyunuzu vermezseniz, yalnızca oyunuzu vermediğinizle kalacaksınız, haberiniz olsun.

10 Comments:

At 18/10/07 23:48, Blogger crick said...

lütfen rahel ne gerekiyorsa yap, sonuna kadar seninle yürürüm. cünkü birgün iki kadını yalnız sokaga salalim mi salamayalım mı diye de sorabilirler?
ayrıca biraz daha yazmasaydin kuzu sarmanı vekil yapıp avrupa insan haklarina alehinde dava acacaktim, kaca patlarsa patlasın. mahkemeyi düsünmüyorum ama senin adam cok para ister:)

 
At 19/10/07 01:14, Anonymous Adsız said...

ÇOK ÇİRKİN OLMUŞSUNUZ HANIMEFENDİ LÜTFEN SİLİNİZ BUNU. SEVGİLER

 
At 19/10/07 11:08, Blogger rahel said...

Crickim,
Bu sefer mesele neyi oyladığımız değil aslında, usul! Ve haklısın, bizim sarma biraz pahalıya gelirdi. :) Şu referandum bir sonuçlansın bakalım, hem seni ziyaret etmeye de bahanem olur.. :)

İsimsiz,
Babacığım, sen misin? Değilseniz de farketmez, önce bir şeyi açıklığa kavuşturalım: Sanal alemde büyük harfle yazmak "bağırmak" demektir. Bana hanımefendi diye hitap ettiğinize göre kaba biri değilsiniz, bundan sonra bağırmayın, olur mu? :) Hem o fotoğrafı sevgilim çok seviyor, silemeyeceğim, kusura bakmayın. :D

 
At 19/10/07 16:35, Anonymous Adsız said...

ebrum,
çok fena olmuş o resim ama çok da komik olmuş. çok güldüm valla. allah da seni güldürsün. ilahi çok yaşa emi.

şu seçim hususnda benim gib düşünen, ne gidecem canım diyen herkesden başka birinin daha olması beni çok ama çok mutlu etti.

bi de hanımefendi diyen babansa, bu blog daha da neşeli hale geldi demektir.
bir yandan da istinye park açılmış, açılışını anlatıyor başbakan. o kadar güzide bir yerki orası ölürsem oraya gömülmek istedi canım şimdi :)
sizi çok seviyorum.
ayşegül

 
At 22/10/07 11:09, Blogger Meltem said...

Rahelcim yazmadın yazmadın damardan girdin be kardeşim. Zaten dün akşam içimiz karardı tv başında. Kocayla söylene söylene izledik haber kanallarını zaplaya zaplaya. Bu sandık başına gitmeyenleri hiç anlayamıyorum. "Diğerleri" yataktan 100 yaşında hasta kaldırıp getirirlerken sandık başına, "bizimkiler"in bu umarsızlığını anlamak zor çok zor. Yıllardır bu bırakmışlığımızın sonuçlarını yaşıyoruz işte. Sonra da oturup sadece kendi aramızda dır dır ediyoruz. İşin özü bu. Bu kadar da basit. Eylemsizliği eylem sanıyoruz biz. Yine çok uzattım. Buraya gelince bana bir şey oluyor.

 
At 23/10/07 10:34, Blogger ulkem said...

efem öncelikle çok ama çok komik resmini ben de mümkünse kaldırmanı rica edeceğim. inan ki seni öyle görmeye dayanamıyorum. :) ikincisi ben sandığa gitmeyenlerdenim ama eylemsizliği eylem sananlardan değil. gitmeme sebebim bu deli saçmasına alet olmak istememem. tüm bu yaşananlardan sonra bu referandum ile alanen bizimle dalga geçtiklerine inandığım için, ve kendimce benim çok değerli 1 adet oyuma hakaret ettiklerine inandığım için gitmedim. Benim 1 tane oyum bence o kadar değerli ki böylesi bir deli saçmasına feda edemezdim, cevabım ister evet ister hayır olsun....

 
At 24/10/07 09:07, Blogger Meltem said...

Maalesef egolarımız öyle ön plandaki her konuyu şahsileştirip kendimizi hakarete uğramış sayıyoruz ve kendi duygularımız ülke çıkarlarının ve mantığın önüne geçiyor. Yaklaşık 10 yıl önceki seçimlerde başladı sandığa gitmemek "modası". O zaman da sol partilere falan küsülmüştü yanlış hatırlamıyorsam. Oy vermeyerek işte bu referandumlara kadar geldik.Hakarete uğramamanın çözümünü de kabuğumuza çekilmekte buluyoruz. Biz derken, biz Türkler yani.Açıkçası fazlaca alınganız. Ayrıca sandığa gitsek de gitmesek de bu hakaretlere her gün maruz kalıyoruz. Sandığa gidip hayır demek biraz da olsa içimi rahatlatıyor çünkü "diğerlerine" karşı bir söz hiç olmazsa HAYIR. Sandığa gitmeyenlerin oranı %35 ve bunun %90'ı hayır diyenler.Sandığa gitmeyen her hayır oyu onlara destek oldu. Şimdi bu referandum sonucu ile ne kadar şımaracaklar bakalım göreceğiz. Pervasızlıkları ne boyutlara ulaşacak.

 
At 29/10/07 17:03, Anonymous Adsız said...

yeni okudum yorumlari :)
ben bayildim o fotografa, bakip bakip gulumsuyor insan.
sevgiler

 
At 1/11/07 21:57, Anonymous Adsız said...

MIGUEL TORGA



THE PLOUGHMAN OF THE WRITING



A SHARED PATH



In the 1st centenary of his birth


A SMALL GREAT BOOK
BY CRISTÓVÃO DE AGUIAR

 
At 26/11/07 21:14, Blogger ikinehir said...

rahel, nerelerdesin?

bakıyorum bakıyorum yoksun, umarım iyisin hoşsun? :)

 

Yorum Gönder

<< Home