hızıır, ilyaaas, duyun sesimi..
Bu sabah geç kalmış bir yılbaşı çamı gibi yürüdüm İstiklal’de. Alakasız -siyah- bir pantolon altına giyilmiş neredeyse tabansız -yeşil, krem- çiçekli kumaş pabuçlar, üzerine eklenenlerle kişiselleştirilmiş kumaş -sarı- bir çanta, merserize -beyaz- bir hırka, düğmesiz -krem- bir gömlek, kulakta kocaman -bordo, gri- kulaklıklar, gözde kocaman kokoş -adeta Paris Hilton- güneş gözlükleri, saçlar toplu, kulakta inci küpeler! İşe giderken giyilmeyecek ne varsa üstümde, yapılmayacak her türlü hareket de cabası. Biraz daha estetik olsam, bir dilek ağacı olabilirdim belki. Ama ola ola beceriksizce -belki aceleyle- süslenmiş bir çam ağacı oldum ben. Yürüdüm, işe geldim. Dilek ağacı deyince.. :)
Geçen sene "bu sefer önceden haber vereceğim" demiştim ama yine yapamadım, kızmayın bana, olur mu.. Geçtiğimiz cumartesi hıdrellezdi ve biz yine Ahırkapı’daydık. Yapılan organizasyonu –geçen sene çıkan yangına rağmen-, sokakta satılan tüm o yiyecek ve içecekleri –bu sene iki bira alacağız diye sıkışıp ölüm tehlikesi atlamamıza rağmen-, o ışığı, o süslemeleri, o eğlenceyi seviyorum. En çok da steril olmayan o kalabalığı seviyorum, normalde yan yana gelmeyecek insanların –kokoş etiler ablasıyla cingen klarnetçi amcanın- birlikte göbek atmasını mesela. Ya da Ahırkapı ahalisinin kapılarının önünde –hür teşebbüs!- bir geceliğine bar açmalarını, evde ne kadar içki varsa çıkarıp satmalarını seviyorum.
Bu arada, bu “barmen” arkadaş, ayrı bir olaydı hakikaten. Şenlik organizasyonunda yalnızca bira ve şarap olunca, bu güler yüzlü adamın kapı önünde sattığı cindir, viskidir, pek bir popüler oldu. Ama ben asıl t-shirtüne vuruldum. Üzerindeki Dolce Gabbana’yı gururla gösterip “abimle birlikte yapıyoruz, bizim imalat” diye seslenip duruyordu herkese. Ya, kapı önünde içki satmak olsa olsa “ruhsatsız içki satmak” filandır, çok da bir cezası yoktur herhalde. Ama korsan mal üretmek öyle mi ya? Kaç yıl hapis cezası var, kaç bin YTL para cezası var.. Şu cesarete bak! :)
Evde yaptıkları börekler ve mercimekli köftelerle, Borsa’nın döneri, Edirne’nin ciğeri ile yarışmaya çalışan Ahırkapı’lı kadınları seviyorum sonra. Süslenip püslenip camlarda poz vermelerini, kimseyi kırmadan gülümsemelerini. Bir yere “cafe” deyip adını da “sansar” koymalarını, :) o cafenin girişine sucuklar asmalarını, kapıda mangal tüttürmelerini, içeride göbek atmalarını. Olmadığım ne varsa orada görmeyi seviyorum. Seviyorum beee. Var mı ötesi. :)
Hıdrellez sadece eğlenmek için değil, elbette Hızır ile İlyas’tan dilek dilemek için de en güzel zaman. Bu sene insanların dileklerine -aaa ne ayıp- şöyle bir göz attım. Her şeyi Hızır ile İlyas’tan bekleyenler, organize çalışıp gelenler, “likit param artsın” gibi sofistike dilekleri olanlar, tekne ve jip isteyenler, “ne olur şu okulu kazaniim” diye dileyip “o Türkçe ile zor” dedirtenler, çizimlere güvenmeyip bir de detaylı anlatanlar, kendisi için bir şey istiyorsa namertler.. Çok çok eğlenceliydi.. :)
Begüm bana dileğini göstermedi, görmeyeyim diye yukarılara astı bir de. :) Bu kadar röntgencilikten sonra, benimkini de görmenizde bir mahsur görmüyorum. :)
Son olarak Kuzusarması’na bir not (sevgi böcüklüklerine alerjisi olanlar okumasın): Gelmekle kalmayıp eğlendiğin için teşekkür ederim sevgilim. Gerçekleşmiş en büyük dileğim sensin..
13 Comments:
bu sene ben de kutlamalara katılmayı planlamıstım ama olmadı. hızır ve ilyas bize birseyler getirmek yerine, bizdne birini goturmeyi tercih ettiler.dileklerinin kabul olmasını diliyeyim ben de gecikmiş olsa da.
timeconsuming hanım kardeşim, ben de sana kocaman teşekkür edeyim o zaman, Hızır yerine "Hıdır" yazmışım (yuh bana!) ve sen bu yorumu yazana kadar yediğim haltın farkında değildim. Sbahaın bu saatinde -daha büyük- rezaletin eşiğinden döndüm. Bu arada okudum olan biteni blogundan, başınız sağolsun, arka arkaya kötü şeyler yaşadın. Seneye her şey daha iyi olur umarım, sen de mutlu mesut atarsın göbecikleri. :)
canım benim seni çok seviyorum.her şey gönlünce olsun.hep sağlıklı ve mutlu olun.buda benim dileğim...
hıdır'ın bilincinde oldugunu dusunmus hatta cok gulmustum:)bakarsın karslıklı atarız seneye...
o dileği gördükten sonra sınavı kazanmakmı..... bilemiyorum bakıcaz artık bi çaresine....
canımsın, ablamsın...
merak etme hızırla ilyasa gerek kalmayacak....:)
sonuçlar açıklanınca istanbuldayım... gönlünü ferah tut...
bu arada herkesin dileklerinin kabul olmasını arzu ederim....
not: sen bide benim çizdiklerimi gör.....
Bu sene cok istememe ragmen katilamadik. Mutlu Hoca'yi da aradik o gun, ama Kıbrıs'tan henuz donmemis. Seneye hep birlikte umarim...
Dikkatini ceken "dilekler" kismi muthisti...
Sevgiler
Minnoshi
fotograflar ve dilekler harika!
bir gun hidrellez vakti oralarda olabilirsem gidecegim ahirkapi'ya (devam ederse tabii).
ara sira insanin yilbasi cami gibi giyinesi tutuyor. neden giyinirken degil de imkan yok ustumuzu degistiremeyecegimiz yerde fark ederiz ki bunu?
en son ben bastan asagiya mavi giyinmistim, ayakkabilarim dahil. maviyi cok sevdigimin belli oldugunu soylemisti arkadasim (iyi bir sey mi demek istedi, bilememistim).
kuzusarmasi ile olan resminiz de cok hos. yalniz nereye bakiyor o seni operken?
:)
akan su yerine bogazin serin sularina biraktim ben dileklerimi..isallah olur..cok guzelsiniz ikiniz de:)masallah masallah!!!
bu cümleyi kurmaktan ben yoruldum ama tekrar edeceğim: yine süpersin.
Sevgili anonim,
Seni de sıpanı da çok seviyorum ben, biliyorsun değil mi? :) "Küçük bir kız" diledin mi bakalım Hızır ile İlyas'tan? :D Dilediysen hazırlıklı olalım diye şeettiydim. :P
timeconsuming,
Atalım valla. Yandan yandan.. (Ben pek beceriksizimdir bu konularda ama katlanırsınız artık.)
Canımın içi "Sıpa",
Hadi bakalım, bak kaç kişi arkandayız. :) Çizimleri de göreceğiz inşallah. :) Bir de.. Ya oğlum düzelt şu Türkçe'yi beee, içimi kurutuyorsun. :P
Minno,
İlkler unutulmaz, biliyorsun. Ne eğlenmiştik geçen sene hakikaten! Yiyip içtiğimiz o salaş lokanta var ya, doğru düzgün bir yer olmuş, kapısından içeri girmedik! :D Gelecek sene hep beraber olalım, Mutlu Hoca'ya da selamlar. (Bir kere de söyletme be, yaz iki satır artık. 6 ay oldu!)
yok ki,
Eğer gidersen (nitelik ve nicelik olarak) daha önce çok az karşılaşmış olabileceğin bir kalabalığa hazırlıklı ol, olur mu? Beddua almak istemem. :) O "çam ağacı" gibi giyinmelerin en kötü tarafı, ne yaptığını fark ettiğin anı sindirebilmek, değil mi? Kendimi önünden geçtiğim bankanın camında görünce, koşa koşa eve gitmek istedim mesela. Mavi demek ha, çok süpermiş. :) Kızmazsan eğer, yalnız olmadığımı bilmek güzel. :D Sen yazdıktan sonra bakıp bakıp bir sürü güldüm, adama zorla kendimi öptürmüşüm ayol! Nereye baktığı da meçhul! :) Tam ilişkimizi özetleyen bir fotoğraf olmuş! :) Dikkatimi çektiğin için sağol. :)
hmf,
Dileklerin gerçek olsun. Biz? Daha iyileri senin olsun. :)
Zeynep’in Annesi,
Nerem süper be? Süper olan sensin, biliyorsun. ;) Öperim şop şop.
Ya biz kardeşler bazen böyle kural bozucu olmak isteriz..aslında amaç Türkçe'ye saygısızlık etmek değil, işte kuralsız olmak gibi ne bileyim..belkide kırk saat düşünmemek için "noktayı virgülü, -ki ayrı, -de bitişik..." En yakışanı hep yanyana noktalar :)
Ama ben artık elimden geldiğimce dikkat etmeye çalışıyorum sırf sen okurken krizlere girme diye..
neyse,
yazdığın, içinden geçirip yazmadığın tüm dileklerin (-miz) gerçek olsun... :P
pırpır
Doğum günün kutlu olsun,
Sen benimkini iki günle sektirmiştin, bense onsekiz.
Sen hatırlamak için kopya çekmedin, bense çekmiş bulundum.
İyi ki doğdun,
İnan
Son resimmm süper siyah beyaz büyütüp asmalısın bunu bence evine.
Yorum Gönder
<< Home