oreo, seyahat, ne alaka..
Büyük bir yerde çalışmanın faydaları saymakla bitmez belki, ama ben en çok her ay gelen yayınları severdim. :) Pek çok mesleki sıkıcı yayının yanında, adını herkesin bildiği popüler dergiler de gelirdi. Ben de belki para verip almayacağım (belki alanla da dalga geçeceğim :D) pek çok dergiyle böylece haşır neşir oluverdim.
Ahmet Telli'nin "ki serüvenler daima büyük aşklar/ve büyük yolculuklarla başlar" dizelerini okuduğumdan beri mi bilmiyorum, seyahat etmeyi, yolculuk hakkında okumayı, yazmayı pek sevdim. Bu yüzden sanırım, ofise gelen concon (bu uyduruk kelimeyi çok seviyorum) bir seyahat dergisini yakın takibe almıştım. Concon diyorum, uygun fiyatlı tatil önerilerinin gecelik konaklamaları 400 eurolardan başlıyor, varın siz hesaplayın. :) Bu derginin, adını yanlış hatırlamıyorsam genç gezginler diye bir bölümü vardı bir dönem. Dünyanın insanı kıskandıracak kadar pek çok farklı yerini görmüş ve gerçekten şaşılacak kadar genç insanlara sorular soruyorlardı, "en son nereye gittiniz, en iyi keşfiniz, gelecek seyahat planınız" gibi. Benim sevdiğim sorulardan biri "seyahat çantanızın olmazsa olmazı"ydı ki cevap da genelde (atıyorum) kitap, defter, harita, sevgilimin fotoğrafı, oyuncak tavşanım şanslı gibi makul şeylerdi. Ta ki o kadın "oreo" diyene kadar.. Oreo. Oreo. Ofiste ben S.'ye bakıyordum, S. bana bakıyordu boş boş. Neydi ki bu "oreo"? Aynen şöyle diyordu hatırlıyorum, "çantamda oreo olmadan hayatta sokağa çıkmam!". Şimdi düşünüyorum ben çantamda ne olmazsa sokağa çıkmam diye, sayıyorum sayıyorum, yok, oreo yok benim listemde. :)
Allah googledan razı olsun, aradık bulduk bu zıkkım neymiş. Amerika'da satılan bir bisküviymiş, tadı da Eti Negro gibiymiş. Ülen hanım abla, sen nerede doğdun, nerede büyüdün, senin bünye oksijeni nasıl yakıyor da bu hale geliyorsun, seyahat planlarını Türkiye'de satılmayan bir bisküvi üzerine temellendiriyorsun. :) Günlerce S. "yemeğe çıkalım", "bu yaz şuraya mı gitsek" filan dediğinde "çıkamayız, çantamızda oreomuz yok" dedim, güldük. Ben sorunca o dedi, biz yine güldük.
Geçen pazar Kuzusarması'na kahvaltı hazırlamak için bizim küçük hanımla alışverişe çıktık sabah erkenden. Bizim mahallenin concon (bir yazıda üç concon, aha bu da dört etti!) şarküterisinde ne gördüm bilin bakalım: OREO! Kasadaki adama olayı kısaca anlatarak ve iki paket bisküviye dünyanın parasını ödeyerek çıktım dükkandan. Yüzümdeki gülümsemeyi tahmn edersiniz sanırım. :)
Biri bana, biri S.'ye bu paketlerin. Bundan sonra bize havada, karada durmak yok, çünkü çantamızda oreomuz var. :) Darısı başınıza! :)