Salı, Kasım 28, 2006

istanbul-atina-istanbul..

mavi ve beyazOrtalıkta görünmeyişime -asıl- sebep olmasa da anlatmak boynumun borcu: Geçen hafta sonu Atina'ya gittik biz Kuzusarması ile. İki gün deli gibi gezdik, yedik, içtik, eve döndük sonra da. Böyle anlatınca ne kısa, ne güzel, değil mi? :P Siz onu bir de benim zavallı ayaklarıma sorun. Bir kenti gerçekten gezmenin en iyi yolu yürümek olsa da, biz bu sefer biraz fazla abarttık galiba. O kadar ki, Kuzusarması pazar akşamı eve dönerken "Kuzu, her sene bugünü Yunan mezaliminden kurtuluşumuzun yıldönümü olarak kutlayalım mı?" diye sordu. :) Zulüm olmuş tatil, kıyamam ben aşkıma.

pembe yeşilPek iyi koruyamadıkları tarihi yerlerini (biz onların mirasına daha iyi bakıyoruz gördüğüm kadarıyla), kötü müzecilik anlayışlarını, AB standartları ile uzaktan yakından kesişmeyen iş yapma tarzlarını bir kenara koyarsam; çoook çok güzel yemek -özellikle deniz ürünleri- yedik, kimse dil bilmese de çok kolay anlaştık ve gerçekten çok eğlendik. Kahve falı baktığımı görenler gelip Türkiye'den göçen büyükannelerini anlattılar, yan masadan bize Yunan kahvesi (Kıbrıs olaylarından önce adı Türk kahvesi imiş) ve baklava (içinde tarçın, üstünde bal var) ısmarladılar, kendimizi evimizde hissettirdiler.ahtapot
deniz tarağıTüm bunların olduğu cumartesi akşamı ben içkiyi biraz fazla kaçırıp Türk-Yunan dostluğuna kafayı takmasaydım, gecenin bir yarısı Kuzasarması'na bize kahve ısmarlayan -adını bilmediğimiz- adamı bulup İstanbul'da ağırlayalım diye tutturmasaydım, :) adama gözlerim dolu dolu "dear sir" diye başlayan -neyse ki hiç vermediğim!- bir mektup yazıp sabah okurken gülme krizine girmeseydim, pazar günüm daha dinç ve kuşkusuz akşamdan kalma olmanın o her şeyi zorlaştırıcı hali içinde geçmezdi. Ama eminim Kuzusarması da bu kadar çok gülmezdi. Değil mi sir?! :D

osman
Fikrin sahibi olan Kuzusarması'na -tüm iyiliklerin anasıdır kendisi- huzurlarınızda teşekkür etmeyi borç bilirim. Valla. Bundan birkaç hafta önce "Kuzu, Yunanistan'dan kolay alırsın Schengen'i, hadi Atina'ya gidelim" dediğinde kendisini pek ciddiye almamıştım çünkü. :)

yedik bitti
yedik bitti

İnsanoğlu kuş misali canııım..

Perşembe, Kasım 09, 2006

yedin bitirdin..

Ben şarkıları dinlemiyorum, tüketiyorum. Yeniymiş, eskiymiş, on yıldır biliyormuşum o şarkıyı, farketmiyor! Aniden gökten vahiy iner gibi "keşfediveriyorum" birini. Sonra binlerce kez döndürüyorum müzik çalarımda, arka arkaya, binlerce kez. Sayısını unutuyorum. Sonra.. Sonra daralıyorum tabii, üstüme üstüme geliyor melodi. O zaman anlıyorum ki o şarkıyla işim bitmiş. :) Benim gibi bir biriktirme meraklısının, müzik gibi bir şeyi tüketme hırsını anlamak ne mümkün!

Buyrun, bu aralar bunu yiyip bitiriyorum.