Var ama böyle bir şey, yok mu??? Bir deri bir kemik kadınları övüp övüp, onlar gibi olmak gerektiğini aşıladıktan sonra, biraz haksızlık olmuyor mu bu "balık etli" ablaya ağız suyu akıtmak?! Akademisyeni, clubberı, enteli danteli, avamı bir yana; kocam, arkadaşım, abim ve hatta kayınpederim bile bayılıyor hatuna! Nasıl oluyor da hiçbir ortak noktası bulunmayan bu insanların zevk kümelerinin kesişiminde duruyor bu kadın, anlamıyorum. Ama süper bir tez konusu olabileceğini düşünüyorum. Bir çeşit "Türk damak tadı" tüm bu insanları biraraya getiriyor olsa gerek..
Kadın kısmı da ayrı garip tabii. "Deniz Seki'ye olan beğeni"yi rakip görüp bunalıma girmek, yalnız bizim cinsimizin yapacağı bir şey, kabul ediyorum. (Bu cümlede "Deniz Seki" yerine "futbol", "otomobil", "Milla Jovovich" gibi herhangi başka bir şey de konulabilir, farketmez. Mesela ben, boyunun çok kısa olduğunu öğrenene kadar deliler gibi
"Banu Güven" bunalımlarına giriyordum. Kuzusarması "hem güzel, hem akıllı" diye diye onu her gece izledikçe deliyordum ufaktan. Kısa boylu olduğunu öğrenince ne değişti diye sorarsanız, aslında bilmiyorum. Güzelliğinin ayaktayken aynı olmadığını ya da kuzusarmasının öööle "mınık mınıcık" kadınlardan hoşlanmadığını bilmek beni rahatlatıyor olabilir. :) Haklısınız, tamamen saçmalık!) Dünyanın en aklı başında hatunu, bir önceki akşam kocası "hmmm, Deniz Seki çok kilo almış ya, ne bu böyle, çok çirkin görünüyor" dediği için yemek ısmarladı sevincinden. Kayınvalidem kadının kasetini arabaya sokmayıp, alternatif olarak "Müzeyyen Senar" dinletti bize dört saatlik bir yolculuk boyunca,vesaire.. Biraz kurcalasak ne hikayeler çıkar daha. Ama derdim hikaye anlatmak değil.
Benden günah gitti, meselenin kıskançlıktan öte olduğunu fark etmeleri için buradan yetkililere sesleniyorum: Çözün bu Türk erkeğindeki Deniz Seki saplantısını, yoksa çözülen birliktelikler olacak!