referandumlu mim
Arayı valla isteyerek uzatmadım bu kadar! Benim gibi bir garibana çok yüklendiniz. :) Ciddi ciddi vatan millet derdindeyim bu sefer. İnanmıyor musunuz? Olsun, inanmayın, ne yapayım. Şuna baksanıza tipim kaydı çalışmaktan! :)
Crick uzun zaman önce sobelemişti beni. Canım benim, izin verirsen günün anlam ve ehemmiyetine uygun olarak kitabımın 187. değil, 232. sayfasını paylaşacağım sizinle. Okuyun, olur mu? :) Otostopçu, Evrenin Sonundaki Restoran'da Douglas Adams şöyle diyor:
"En önemli sorun -ya da önemli sorunlardan biri, çünkü bir sürü en önemli sorun vardır- halkı yönetmekle ilgili en önemli sorunlardan biri, bu işin kime yaptırılacağını bulmaktır. Daha doğrusu halkı, kendilerini yönetmesine izin vermeleri için ikna etmeyi başaracak birini bulmaktır.
Özetlersek: İyi bilinen bir gerçektir ki, halka hükmetmeyi en çok isteyenler, ipso facto* bu işi yapmaya en az uygun olanlardır. Özeti özetleyecek olursak: Kendisinin Başkan yapılmasını sağlayabilecek kişilerin bu işi yapmasına hiçbir surette izin verilmemesi gerekir. Özetin özetini özetlersek: Halk bir sorundur.
Ve karşılaştığımız durum şudur: Bir dizi Galaktik Başkan, iktidarda olmanın eğlencesi ve boş telaşından öylesine hoşlanmışlardı ki, iktidarda olmadıklarını neredeyse hiç farketmemişlerdi.
Ama onların arkasındaki gölgelerin içinde bir yerlerde kim vardı?
Hükmetmek isteyenlerin hiçbirinin hükmetmesine izin verilemiyorsa, bu işi kim yapabilirdi?"
*Latince: yalnızca bu nedenle
Görüyorsunuz işte, ister İngiliz, ister Türk olun, ya da galakside herhangi bir yerde olun, bazı sorunlar her yerde aynı. :D Biliyorsunuz hepiniz, ben bu bloga -Kuzusarması'na takılmak hariç ;)- pek ciddi şeyler yazmıyorum. Çünkü benim hayatım zaten ciddi adamlarla -Serkan hariç, çalışmayı bu kadar eğlenceli hale getirebilecek kaç adam vardır bilmiyorum-, ciddi konular konuşarak geçiyorum. Bu seferlik kendi koyduğum kuralı, kendim bozuyorum. Sizi, hayatımda görmediğim, bir daha da göremeyeceğim düzeyde bir saçmalığı -bu konudaki fikriniz ne olursa olsun- oylamaya davet ediyorum. LÜTFEN BU PAZAR, OYUNUZ NE OLURSA OLSUN, SANDIK BAŞINA GİDİN. Oy vermek yalnız bir hak değil, aynı zamanda bir vatandaşlık ödevidir!
Kutuplaş-tır-maya, "siz-biz-onlar"a, "onlardan değilsen bizdensin"lere -değilim, zorla mı!- katlanamıyorum. Halkın kendisine verilen her yetkiyi almak isteyeceğini biliyorum ve anlıyorum. Ama yetkilerinin yeni anayasa taslağı ile nasıl değişeceğini bilmediğim bir cumhurbaşkanını seçmek isteyip istemediğimin bana "şimdi" sorulmasını anlamıyorum. Bir sürü insanın havaalanlarında çoooktan oy verdiği bir değişikliğin, hiç böyle bir şey olmamış, ilk defa bu pazar oylanacakmış gibi değiştirilmesini anlamıyorum (11. cumhurbaşkanı garabetini değiştirdiler malumunuz). (Kimse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmazsa, sen ve vekilin olarak ben başvuralım mı özi???) Referandumun konusunda teklik ilkesinin hiç konuşulmamasını anlamıyorum. Suçlunun kim olduğunu bilmesem de, faturanın benim gibi düşünenlere çıkacağını biiyorum.
Bu arada, sık karşılaştığım bir soruya açık cevap: Ortalıkta dolaşan "katılım %50'nin altında kaldığında referandumun iptal edileceği"ne dair mailler, tamamen yanlış bilgiler içeriyor. Söz konusu kural yalnızca Avrupa'da, yanılmıyorsam iki ülkede mevcut. Yani oyunuzu vermezseniz, yalnızca oyunuzu vermediğinizle kalacaksınız, haberiniz olsun.