Herkes evleniyor.
Düğünler, benim de başımdan bir tane geçtiğinden bu yana, daha anlamlı. Gidene çoğu zaman fuzuli bir iş gibi görünse de, kısacık bir ziyaretin önemini artık daha iyi biliyorum. Ve yalan değil ya, düğünüme gelen insanları diğerlerinden daha çok önemsiyorum! Eda, depremde ailesinden haber alamadığında, destek olmak için kendisini arayanlardan bahsederken "kendi cenazene kimlerin geleceğini görmek gibi" demişti. Belki biraz radikal ama ben düğünler hakkında da böyle düşünüyorum. İnsanların kötü günler kadar, iyi zamanlarını da paylaşmaları gerektiğine inanıyorum çünkü.
Geçen hafta Fatih'le Canan evlendi Ankara'da. Bu hafta da Duran'la Böcü'yü "dünya evine" sokacağız. :) Tüm düğün öncesi gerginlikler, tıslamalar, hıslamalar bitecek; yerini birlikte yaşamanın getirdiği baş edilemez bir zaman sorununa ve "çorapların neden burada" ya da "bu haftasonu annenlere gitmesek olmaz mı" lara bırakacak. E bunlar da gerginlik tabii ama, nasıl desem.. "huzurlu gerginlikler"! Sana ve "o"na özel gerginlikler çünkü ve belki sadece bu yüzden güzeller bile. Birlikte yaşamak gibi (başta) sıkıntılı bir şeyin özü de bu değil mi zaten, hayatı sana ve "o"na, becerebilirseniz "siz"e özel kılmak. Sonsuza ya da kendi sonuna kadar biriyle yaşamayı kabul ediyorsa insan, daha da önemlisi bunu istiyorsa, bu "huzurlu gerginlikler" eskilerin dediği gibi yalnızca tadı tuzu olabilir birlikteliğin diyorum.
Ve tatlı arkadaşlarıma kocaman mutluluklar diliyorum. :)