Cuma, Temmuz 21, 2006

hediye

Kuzusarması'na bir hediye alacağım. Klasına uygun bir hediye. Deri kaplı, küçük bir defter. İnce. Tercihen -eski- bir iple bağlı olacak, havalı duracak.

Adına "verilmiş sözler defteri" diyeceğim.

Kuzusarması bana her "tamam aşkım, ben yarın yaparım" dediğinde "çıkar defterini" diyeceğim. Verdiği sözü yazıp altına tarih attıracağım kendi el yazısı ile. Belki bir de bu deftere uygun, küçük bir kalem almalıyım. Kendimi garantiye almak için.

"Seninle bu hafta güzeel bir yemek yiyelim", "mutfak dolabının kırık kapağı için marangozla konuştum, salıya geliyorlar", "yarın sabah seni motorsikletle işe bırakayım mı", "kapı süsünü tamir etmeye kalkma, ben yaparım", "doktara gitme bugün, çarşamba sabahı birlikte gidelim" filan yazacak defterde. Altlarında tarihleri ile.

Kızınca "çıkar defterini" diyeceğim, "çıkar".. Beraber bakacağız yazdıklarına, parmağımla sinirli sinirli tarihi göstereceğim. Neden kızdığımı ayrıca anlatmak zorunda olmayacağım. Bu bir şifre olacak aramızda. Nil gibi "kuzum senin neyin var bugün" dediğinde, "defter" diyeceğim. "Kızgınken/kavgalıyken az konuşmak" diye bir şey varsa rekor kıracağız biz. Bir soru ve tek kelimelik bir cevap. Hepsi bu olacak.

Ona bir hafıza veremem, ama bir defter alabilirim. Özenli olmasını öğretemem, ama üzgün olduğumu söyleyebilirim.

Bu defteri kendime hediye edebilirim. :)

Pazartesi, Temmuz 17, 2006

bize neler oluyor?

Hiç gerçekten "yaramaz" bir kız arkadaşınız oldu mu? Öyle "ay düştüm, diziem çoooak acıdddııa" diyenlerden değil ama. Hmmm, nasıl desem, harbi delikanlı kız. Erkek gibi -iyi manada :P-. Ben de yaramazdım, pek süssüzdüm hem, ama onlardan ol-a-madım hiç, o kadar becerikli değildim. Dersleri asmak, -sürekli- kopya çekmek filan pek bana göre değildi. :) Ama ortaokulda ikisi de birbirinden zeki, çok sevdiğim arkadaşlarım olmuştu böyle. Ortalığı karıştırmakta üstlerine yoktu. :) Bir keresinde -iyi aile kızı- bir arkadaşımızın annesini arayıp, "aaa, kızınız okula gelmedi de, merak ettik" deyip, üçüncü dünya savaşını başlatmaya yeltenmişlerdi. :) Anne okulu bastığında ne yaptıklarını anlamış, özür dilemek için her şeyi yapmış; en sonunda kendilerini bir türlü affetmeyen arkadaşımıza "bir kilo armut" alarak kızı güldürmeyi başarmışlardı. :) Çok eğlencelilerdi, onlara kızmak -neredeyse- mümkün değildi.
boynumda kör akordiyoncu gözlüklerim ve B.
Sonra zaman geçti, hepimiz birer birer ağırlaştık/olgunlaştık önce, sonra da dört bir tarafa dağıldık. Birinin izini tamamen kaybettim. Diğerinin (adına "B." diyelim) nasıl güzel/alımlı bir kadına dönüştüğünü izledim. Sonra haberleşmeler, yerini "tesadüfen haber almalara" bıraktı. Yine "tesadüfen" bu öğlen öğrendim: Sevgili B.'nin bir kızı olmuş. :) Oysa -uzun zaman önce- evlendiğini bile yakın bir tarihte "tesadüfen" öğrenmiştim! Haylaz kızların hiç evlenmeyeceğini düşünür ya insan, ne büyük yanılgı, herkesten önce doğuruyorlar-mış- bile! :)

Son zamanlarda aldığım bu tarz haberler bana büyüdüğümü, hatta yaşlandığımı, ne çok şeye geç kaldığımı bağırıyor sanki. Baksanıza: Önce Oğuz&Sezin "evlendi" bir önceki cumartesi akşamı, geçtiğimiz cumartesi de Özlem. Düğünün ertesi günü, "hamile" olan Özlem'i (bu başka Özlem!) -ve Hakan'ı- ziyarete gittik. Onlardan dönerken Ülkem'in bebeğinin haberini aldık. Veli aradı hemen ardından, ufaklığın doğumgününe çağırdı bizi. Dönüş yolunda Refik'in nişanlandığını öğrendik. Bu haftasonu Şevda'nın düğünü var.

B. anne olmuş..

"Şu konsere gidelim mi", "sabaha karşı döndük eve"lerden; "eşyaları ayarladık tatlım, bir gelinlik kaldı"lara, "bizim ufaklık kızamık olmuş, bütün gece uyumadık"lara nasıl-ne zaman geldik bilmiyorum.

Bu konuya nasıl geldik onu da bilmiyorum. Benim niyetim, herkesin eteği öylece dururken, benim ağır bir ketenden yapılmış yeşil eteğimin neden kafama geçtiğini sorgulamaktı. Yaya geçitlerinin -hiç bir yayaya durulmadığından hareketle- neden hala kaldırılmadığını ya da. O da olmazsa, bu yazının konusu "ilişkide beklentilerin önemi" olabilirdi. Olmadı.

Çocukluğumun haylaz B.'si anne olmuş.. Galiba başım dönüyor..

Perşembe, Temmuz 06, 2006

leylayım.. :)

Hani ben taşınabilir hafızaydım ya.. Hani hiç bir şeyi unutmuyordum ve bu durumdan çok şikayetçiydim ya.. Biraz evvel Kuzusarması aradı:

- Kuzu, sen kirayı ödedin mi bu ay?
- Kira mı? Bugün ayın kaçı? Oha, 6'sı olmuş. Farkında değilim.. -Ayın 1'inde yatırıyorum kirayı bu arada.-
- Demin ev sahibi aradı?
- Eeeee, ne dedin?
- "Bizim otomatik ödeme talimatımız var, olmaz öyle şey, yatmıştır para." dedim. -Bu "otomatik ödeme" ben oluyorum sanırım. :)-
- Hemen yatırıyorum aşkım, "bankada bir sorun olmuş" filan de arayıp, olmaz mı?
- Olur. Sen de aidatı ve kredi kartı borcunu öde bu arada. Onları da unuttun di mi?
- Unuttum. :)
- Kuzu, sana "LEYLA" diyelim mi bugün? Hı? :)
- Diyelim. Hatta bugün yetmez, bu ay olsun.
- Tamam. :)

Ya, böyle işte.. Ben de unuttum. Hem de her şeyi. Hepsini birden! Çok utandım. :( Ama çok hafifledim bir yandan da. Düzenli olarak yaptığım şeyleri bile unutabildiğimi hatırlamak ne güzel şey! :)

Unutmuşum! :)

Salı, Temmuz 04, 2006

kutlamalar..

KingdomT'den gülen çocuk..Eskiden ne kadar önemliydi kutlamalar. Doğumgünleri, yıldönümleri. "Sonsuz" hafızama yazdığım irili ufaklı anıların her yıl tekrar yaşanması. :) Günlerce önceden düşünülen, aranan, alınan/yapılan hediyeler.. Her birinin hediyeden daha çok özenilmiş –bizzat yapılmış- paketleri.. –Yarı- Süpriz partiler, apartman boşluklarında mumları yakılan pastalar.. (Ekipte kimse sigara içmediği için hep bir kibrit sorunumuz olurdu. :P) Her zaman gidil-e-meyen –pahalı- yerlerde rezervasyonlar, yemekler, kahveler.. Artık bunlar yok. Çünkü Kuzusarması var. :D

Daha önce farklı insanların bir araya gelmelerinin ne kadar zor olduğunu söylemiştim di mi? :) Bu da aynı sınıfta değerlendirilebilir işte. Hafızasız bir adamla evlenmek, hele de hediye almalar filan "bey"e zulüm gelince, tüm kutlamaları rafa kaldırıyor. Şimdi bize her gün sevgililer günü, yıldönümü, doğumgünü. Bize her gün bayram! :)

Hakkını yemeyeyim tabii, bu "kıymetli" günlerde çiçekler eksik olmuyor masamdan. (O kadar güzeller ki, bir şey olacak korkusuyla eve götürüyorum her seferinde.) Ama öyle özel bir kutlama havası filan yok. Her gün aynı, her gün güzel. Ama bazı günler daha "özel" değil. Eski sancılar, "acaba beğenecek mi"ler, "acaba anladı mı"lar yok. (Şikayet etmeli miyim? Mızzz..) Hem de kimseye karşı yok. İçimdeki "parti/süpriz yaratığı" ölmüş gibi.

Heey Kuzusarması, sana söylüyorum, sen bir kutlama katilisin! Ya da kutlama yaratığı katili! Alışmıştım alışmaya yaptıklarına (ya da yapmadıklarına) da, bu sene biraz şartları zorladın sen.. Kutlama yapmasak da yanımda ol istiyorum. Yanında olmak istiyorum..

Deviant'ta KingdomT, bu resmi o yaptı..Evlilik yıldönümümüzden bir gece önce gelip bana "yarın ben yokum" dedi bu adam, "uzaklardayım". Kocaman orkidelerime bakıp "olsun" dedim, arkadaşlarım "olmaz" dedi. Üç hatun kafa kafaya verip demlendik, yedik, içtik. İyiydi, güzeldi.

Doğum günümden iki gece önce gelip bana "kuzu, ben iki gün yokum" dedi bu adam, "yine uzaklardayım". Bu sefer bozuldum biraz, "çüş" dedim hatta, arkadaşlarım "olmaz" dedi. Bu öğlen vakti bir araya geldik, içtik içtik. İçtim. (Bu satırlar yine kafam "iyi"yken, ofiste yazıldı.) "Pes" dedim Kuzusarması, "pes"! "Kendi doğumgünümde çiftler arasında tek ‘tek’ bıraktın beni! Pes!"

Bugün benim doğumgünüm.. Aşığım.. Evliyim..Ve gece yarısına kadar yalnızım..

Olsun.. Ne yapalım.. Kuzusarması’nın doğumgününde yan gelmiş yatıyor olacağız tam şurada nasıl olsa. Mercan’da kendimizi ahtapota, kalamara, akyaya vuracağız. Benim bulursam Kuzusarması’na alacağım Ferda Anıl Yarkın albümünü dinleyeceğiz, “cümmmbbbüş cümmmbbbüş yolllaaar” diye bağırıp güleceğiz. :)

Zaten dört kıymetli günümüzün birinde yanyana olmak da yeter bizim gibi sarsak sevgililere. Artar bile..

Söylemiş miydim.. Bugün benim doğumgünüm.. Hava bir tuhaf.. Ben bir tuhafım..